
Zehra, 25 yaşındaydı. İstanbul’a geleli beş yıl olmuştu ama bu şehrin hiçbir semti, onun için tam anlamıyla “ev” olmamıştı. En azından şimdiye kadar. Üsküdar escort kıyısında, Salacak sahiline bakan taş bir bankta otururken, cebindeki bozuk paraları sayıyordu. Tam karşısında Kız Kulesi dimdik duruyordu ama Zehra’nın hayatı öyle değildi. O, ayakta durmayı öğrenmeye çalışan bir kadındı.
Doğduğu yer Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesiydi. Küçükken öğretmen olmak isterdi. Okula da hep severek giderdi. Ama ailesi, onun aklındaki hayallerle değil, kendi gelenekleriyle ilgileniyordu. On sekizinde bir adamla zorla evlendirildi. İlk tokadı düğün gecesi yedi. Sonrası susturulan bir hayat…
Sarı Güzeli
Yirmi yaşında, bir gece evi terk etti. Otobüs bileti alacak kadar parası bile yoktu ama bir kamyoncu onu İstanbul’a kadar götürdü. Zehra, o geceyle birlikte geçmişini de arkasında bırakmak istemişti ama hayat, her şeyi silmeye izin vermezdi. Bir süre tekstil atölyelerinde çalıştı. Vip sigortasız, saatlerce… Sonra işler azaldı, patronlar değişti, sokaklar daha da soğudu.
Bir gün tanıştığı kadın, ona “Kolay para var,” dediğinde önce karşı çıktı. Ama kirasız iki gün geçirdiğinde, açlıktan midesi ağrırken ve telefonunu şarj edecek yer bile bulamazken… Kabul etti. Ve bir daha kolay çıkamadı.
Zehra artık geceleri Üsküdar escort sokaklarında yürüyordu. Kimsenin bakmadığı bir sokakta yaşamak çok zordu. İnsanların gözlerinde sadece etiket, yargı ve acıma vardı. Ama onun içinde hâlâ bir şey yaşıyordu: utanmaktan çok daha derin bir şey — direnç.
Bir gece, sahilde defterine notlar alırken biri yaklaştı. Otuzlarında bir kadın.
“Yazıyor musun?” diye sordu.
Zehra defteri sakladı.
Bir yanıt yazın