
Selin, 22 yaşındaydı. Üsküdar escort Karacaahmet Mezarlığı’nın karşısındaki otobüs durağında geceyi bekliyordu. Mezarlıkta ölüler sessizdi; ama sokaklar, yaşayanların sessiz çığlıklarıyla doluydu. Elindeki kahve bardağının içi boştu ama onu hâlâ tutuyordu. Sıcacık bir hayalin kırıntısı gibi…
Aslen Balıkesir doğumluydu. Annesi kanserden öldüğünde daha 14’ündeydi. Babası kısa süre sonra evi terk etti. Geride üç kardeşi ve yoksulluk kalmıştı. Liseyi zar zor bitirdi. Üniversiteye gitme hayalini bir kenara bırakarak İstanbul’a geldi. “İş bulur, ev tutar, kardeşlerime bakarım,” diye düşünmüştü. Ama İstanbul, düşleri değil, gerçekleri gösteren bir şehirdi.
İlk aylar garsonluk yaptı, sonra bir kafede temizlik. Ama kira, yemek, elektrik… Yetmiyordu. Sonra biri ona kolay para teklif etti. Karşılığında sadece sessizlik gerekiyordu. Onuru çiğnenmiş bir kadının sessizliği.
Başta “bir kez” dedi. Sonra o bir kezler çoğaldı. Her gece Üsküdar sokaklarında, Salacak’tan Altunizade’ye yürürken kendini tanıyamaz hale geldi. Geceleri kısa, sabahları sonsuzdu. Ama bir gün, Mimar Sinan’ın türbesinin önünden geçerken ağlamaya başladı. Herkesin geçmişi vardı. Onunki karanlık olsa da hâlâ içinden çıkmak istiyordu.
Bikinili Severim
Bir sabah sahilde bir çocuk ona yaklaştı. En fazla dokuz yaşındaydı.
“Teyze, üşüyor musun?” dedi.
Selin gülümsedi. “Biraz.”
Çocuk cebinden bir çikolata uzattı.
“O zaman bunu ye, biz okulda böyle yapıyoruz,” dedi.
O küçük iyilik, Selin’in kalbindeki zincire ilk çatlağı attı. O gün hayatında ilk kez kendisi için bir karar aldı. Kadıköy vapuruna binip karşı kıyıya geçti. Bir derneğe gitti. Utanarak, kısık sesle “Ben yardım almak istiyorum,” dedi. “Artık böyle yaşamak istemiyorum.”
Dernek ona bir oda, psikolojik destek ve yeniden başlama şansı verdi. Önce inanmadı ama zamanla alıştı. Gün geçtikçe insanlara bakışları değişti. Cimcif aynada kendine biraz daha fazla bakmaya başladı.
Şimdi Selin, Üsküdar escort bir kitap kafede çalışıyor. Gün içinde çay servisi yapıyor, geceleri açık öğretim lisesine devam ediyor. Hâlâ yalnız ama artık yitik değil. Çünkü kendini bulmaya başladı.
Ve bazen Karacaahmet’in önünden geçerken bir durakta oturuyor. Elinde yine kahve bardağı oluyor. Ama bu kez içinde kahve var. Ve bir damla umut…
Bir yanıt yazın