
Ümraniye escort dar sokaklarında gece çökerken, yağmur ince ince yağıyordu. Sokak lambalarının solgun ışıkları, ıslak kaldırımlarda parlıyordu. O sokaklarda yürüyen genç bir kadın vardı. Adı Zeynep’ti. Henüz yirmi oral beş yaşındaydı, ama omuzlarında bir ömrün yükü vardı. Yağmurdan korunmak için montunun yakasını kaldırmış, başını öne eğmişti.
Zeynep’in hayatı hiçbir zaman kolay olmamıştı. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, annesiyle birlikte hayata tutunmaya çalışmıştı. Lise yıllarında ateşli ekonomik sıkıntılar yüzünden okulu bırakmak zorunda kaldı. Bir süre tekstil atölyesinde çalıştı, ama maaşlar geçim sağlamaya yetmedi. Borçlar arttı, evden atılma korkusu her geçen gün büyüdü.
Bir gün çaresizlik onu, istemediği bir dünyanın kapısına sürükledi. “Sadece geçici bir çözüm,” demişti kendine. Ama geçici olan hiçbir şey, o kadar kısa sürmemişti. Ümraniye escort arka sokaklarında tanıştığı bazı insanlar, onun çaresizliğini fırsata çevirmişti. Şimdi Zeynep, her gece makyajının ardına sakladığı bir kalp kırıklığıyla yaşamaya çalışıyordu.
Her sabah güneş doğarken eve döner, aynaya bakardı. Yüzündeki makyajı silerken gözyaşları da karışırdı suya. “Bu ben miyim?” diye fısıldardı. Ama cevap hep sessizdi.
Bir gün, iş dönüşü metro çıkışında küçük bir kızın keman çaldığını gördü. Çocuğun önünde paslanmış bir kutu vardı, içinde birkaç bozukluk. Zeynep, çocuğun milf keman sesine takılıp kalmıştı. O müzik, yıllar önce kendi çocukluğunu hatırlattı; hayalleri, umutları ve kaybettiklerini… Cebindeki son parayı o kutuya bıraktı.